Karısı olmak istiyormuş!

Karısı olmak istiyormuş!
Güncelleme:

Kendini agresif, ulusalcıları ise Türkiye'nin cahilleri olarak tanımlayan yazar, "Ahmedinejat'ın karısı olmak isterdim!" dedi.

Bekir Fuat'ın Röportajı Daha önce birçok underground romana imza atmış agresif yazar Bülent Akyürek; Sapan yayınlarından çıkan yeni kitabı “Seviyordum Söyleyemedim” ile dünyaya meydan okuyor. Batı’ya karşı içimizdeki baltaları çıkarmanın zamanı geldi diyen Akyürek, Batılılarla işbirliği içinde gördüğü ve Türkiye’nin cahilleri dediği ulusalcıları da epeyce kızdıracak laflar ediyor. Bülent Akyürek, Ankara’da yaşlanıyor ve ulusa buradan sesleniyor. O, çok genç yaşlarda çıkardığı ilk romanından beri özgün üslubu, yaşayışı, sert tavırları ve bağımsız yazarlığıyla, attığı her adımda tartışmalar yarattı. “Her sözümü, son sözümmüş gibi söylerim. Cümle namusumdur. Siz hayata ne kadar bağlıysanız, ben de ölümü o kadar çok seviyorum!” diyen bir yazar hakkında fazla söze ne hacet! Sevgili Bülent iki yıldır ortalıkta yoktun neler yaptın, kitabın kapağındaki balta nedir Allah aşkına? “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.” değil mi? Çılgın Türk değilim ama “yılgın” bir kitlenin silkelenip kendisine gelmesini istiyorum. Kişisel olarak savaş baltasını topraktan çıkardım ve biricik halkımızın psikoayrıntıları üzerine kafa yorarak “Seviyordum Söyleyemedim”i yazdım. İşte buradayım. Bir sigara yaksak ayıp olur mu? Sigara demişken; kitaptaki “Sigara öldürür!” yazısını da okudum. Sigaraya olan aşkın beni iştahlandırıyor. Ciddi misin yazdıklarında? Sigara içerek ölmek, modern dünyadaki ölüm biçimlerinden biri bana göre. Sonunda mümin olarak ölemeyeceksek biçimin ne önemi var? Sigara paketlerinin üstündeki “Kısır yapar, öldürür, süründürür...” laflarından hoşlanmıyorum. Bana bu üslupla sigarayı bıraktıramazlar. O zaman ben de “Her nefis ölümü tadacaktır.” ayetini hatırlatarak sigaramı zıkkımlanırım. Sen de yaksana bir tane... Son yıllarda şöhretin katlanarak arttı. En çok okunan üç-beş yazardan birisin, çevrenden talepler arttı mı? Ben kelle koltukta çok tehlikeli kitaplar yazdım, yeri geliyor elli milyon insanı karşıma alıyorum, Bush’a teessüflerimi bildiriyorum ama arkadaşlar gelip benden Çağla Şikel’in, Hande Ataizi’nin, Hülya Avşar’ın, Ahmedi Nejat’ın telefon numarasını istiyorlar. Talepler evrensel anlayacağın! Şöhretin doruğundayken, her şeyi bırakıp geçen yıl ocakçılık yaptın, pet şişe topladın. Niçin? Bir yazar ekmeğini herhangi bir işten çıkarmayı göze alamadıkça bağımsız olamaz. Ben gazete, dergi, televizyon işleri yapmadım, sadece kitap yazıyorum. Bu anlamda Türkiye’de tekim. Yazdığım kitaplar tehlikeli kitaplar. Galiba bundan sonrakiler de öyle olacak. Bağımsızlık adına mı tüm bunlar? Bağımsız olmak zor… Ama işte bağımsız kalmak için de her işi gocunmadan yapabilmen gerekiyor. Bir de “Şöhret ateşten gömlek” diyorlar. Onun büyüsüne kapılmamak için nefsimi yere çalıyorum. Burnumla kavga içindeyim, ne zaman kalkacak olsa, onu çöplüklere sürterek eğitiyorum. Plastik cerrahların kaldırdığı burunları tasavvuf yoluyla indirmek zorundayız. Bülent Akyürek’te mi tasavvuftan beslenmeye mi başladı yoksa? Tasavvuf beslenme değil, diyettir. 200 kilo adamlar var ama tasavvuftan beslendiklerini söylüyorlar. 44 kilo, sıfır beden bir faniyim, taktir sizlerin. Seviyordum, Söyleyemedim, Sapan Yayınları’ndan çıktı, yine çok satıyor, çok okunuyor, gülmekten ölene, sinirden kudurana rastladım; bu işin sihri ne? İnsanlar bir yazarda samimiyeti gördüğü an onu sahiplenir. Kitaplarımı memleketimiz insanını gözlemleyerek yazıyorum. Günlük konuşmalarımızdaki bazı ezber cümlelerden yola çıkarak tarihi ve modern bir harmanla psikolojimizi çözümleyip sert makaleler yazıyorum. Haydar Dümen, bizim milletin sadece bir iki organını inceleyerek saçlarını beyazlatmadı mı? Benim alanım daha geniş, ömrüm yetmeyecek galiba. İki de bir önümüze getirilen Ermeni Yasa Tasarısı hakkında bir fikrin var mı? Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı Türkiye’nin önünü tıkıyor. Irak’a operasyon deyince önümüze onu koyuyorlar. Batı, bize mal satamayınca yine aynı terane. Bence onu meclislerinden geçirsinler de rahatlayalım. Dünyanın bütün soykırımlarını üstlenelim de bitsin bu iş. Ben, kişisel olarak Çin’deki Pandaların katlini kabulleniyorum. Aptal batı, barbar olmadığımızı Mozart dinlediğimizi bir türlü anlayamadı öyleyse içimizdeki baltayı çıkarmanın zamanı geldi. İran, Türkiye, Suriye yakınlaşması var sanki, sence neler olacak? Osmanlı kurulacak. Fener Şampiyon olacak ve 2030 yılında AK Parti’nin oyları % 78’e düşecek! Murat Kekilli: “Nobel Bülent Akyürek’in hakkıydı.” dedi. Sen ne diyorsun bu konuda? Murat kardeşim paraya ihtiyacım olduğunu biliyor ya, onun için demiştir! Şaka bir yana, Nobel ödülü alırsam iki cami, iki çeşme bir de dişlerimi yaptıracağım! Evinden çıkmıyorsun, söyleşilere katılmıyorsun, büyük fuarlar için yazarlar birbirini çiğnerken sen katılmıyor, konuşmuyorsun. Özel bir nedeni var mı bunun? Valla “Anne” dediğim günden beri romanlar, eleştirel kitaplar yazıyorum. Yazmaktan konuşmaya vaktim hiç olmadı. Ayrıca konuşan bir adamın yazmaya, yazan bir adamın da konuşmaya ihtiyacı yok bana göre. Bir yazar çok iyi konuşmalar yapabiliyorsa yeteneksiz bir yazar olduğundan emin olabiliriz. Yazar yazıya inanan cahil adamdır, söz ise avamın cehalet dolu bilgeliğidir! Kafam karıştı şimdi! Öyleyse yazmanın da konuşmanın da anlamı kalmıyor senin dediklerine göre… Susmak zikirdir. Dünyaya üç günlüğüne gelip öleceğini bilen zibidi insanoğlu, bir kez lanet kafasını kaldırıp gökyüzüne baksa boyunun ölçüsünü alacak ama... Ama ne? Hz. Ömer, başını yerden kaldıramazmış. Bir kez gökyüzüne bakmış ve devesinden kafa üstü yere çakılıp hastalanmış... Hz. Ömer değiliz, zibidiyiz işte… Seviyordum Söyleyemedim, yine ulusalcıları kızdıracak, yoğun eleştirilere hazırlıklı mısın? Çok şekerler, bayılıyorum onlara. Koca bir İslam şemsiyesini bırakıp bir ırkı örgütleyerek batıya karşı çıkabileceklerini sanıyorlar. Oysa Bush’un bir Amerikalı gibi değil Hırıstiyanca savaştığını görebilseler akıllanacaklar. Ulusalcıların hemen hepsi, kendini önemli bir kurtarıcı gibi göstermeye çalışan ruh hastası... Egoları tavana vurmuş, parmakları havada, ne kadar çarıklı ulusalcı varsa birkaç rozeti İslam mirasından daha büyük sanıyor. Onların eleştirisi ne olacak ki Allah aşkına. Sen, kimseyi yönlendirmek, bir yola sevketmek istemez misin? Yıllarca istedim ve akıllandım. Artık istemiyorum. Çünkü bir yazar on kitapla iki kişiyi düzeltene kadar, toplum saat başı binlerce şerefsiz üretiyor! Amerika’nın buralara bakışı hakkında birkaç cümlen vardır elbet… Olmaz mı? Amerika Türkiye ve doğudaki zengin çay ocaklarının peşinde. Bir yere iki bardak çay koyun hemencecik bir cemaat kurmuş olursunuz. Bizim çay kardeşliğimizi kıskanıyorlar. Odalarımıza çekilip viskimizi içseydik bizimle problem yaşamazlardı ama artık çok geç. Demek istiyorum ki onlar petrole, bor madenine gelmiyorlar, çay ocaklarımıza takmışlar kafayı. Kadınlar Üstüne, Boş Laflar Antolojisi, Yılgın Türkler kitapları büyük satış rakamlarına ulaştı, insanlar acaba Bülent Akyürek roman yazmayı bıraktı mı diye panikte? Gerçekten roman yazmayı bıraktın mı? Amerika bu kutsal doğudan çekilip gitmeden roman yazmayacağım. Dünyanın doğusu işgal altındayken kadın gibi evde oturup roman yazamam! Kötü günleri atlatalım, yine Hale-Jale-Lale Devri başlasın, kadın gibi roman yazarız yine. Haydaa... Yine kızdıracaksın birilerini, ne ilgisi var romanla kadınlığın? Erkek adam lafı o kadar uzatır mı? Peki roman inceyse, o zaman ne diyeceksin? Erkek adam o kadar ince olmaz! Ünlü bir yazar olarak edebiyata o kadar karşısın ki insan şaşırıp kalıyor, kafandaki yazar imgesi nedir öyleyse? Ben Moğollara imreniyorum. Bir Moğol, taş üstünde taş görünce yıkıp giderdi. Örneğin omuzların üstündeki kafalara da gıcıktır onlar. Tarih onlara biraz şans tanısaydı dünya düz olacaktı. O düz dünyada da eğri adamlar dolaşamazdı. Moğollar yenildi yenileli biz erkekler evde cam siliyoruz. Bütün erkekler için genelleme yaptın, paçayı kurtaran yok mu hiç? Yok, yok. Emin ol ki yirmi deterjan markası bilmeyen erkek kalmadı. Seni bol miktarda “Kişisel Gelişim” kitabı alırken görmüşler, neler oluyor hocam? Önümüzdeki yıl, kişisel gelişim kitaplarını bombalamayı düşünüyorum. İnsanlar dik durunca, gözlük takınca, ayak ayak üstüne atınca başarılı olacaklarını bu kitaplardan öğrendi. Batının bu alçak kitaplarını bir bir kendi kafalarında paralayacağım inşallah! Kişisel gelişim kitapları hepimizi dinden, imandan çıkardı. Dinde dik durmak, dik gezmek, kibir yasaklanmıştır ama kişisel gelişim kitapları bunları öğütler. İslam’da üstünlük takvadadır fakat kişisel gelişimcilere göre karizmadadır... Neyse daha fazla örnek vermeyeyim de tadı kaçmasın. Şimdi anladın mı kadın gibi roman yazmamak neymiş! Kitabımın adı “Pozitif Olun Eşek Sıpaları...” olacak. Ulusalcılar gibi saç uzatıp ortalıkta zıplamıyorum, batının zehirli fikirlerine panzehir üretmekle meşgulüm. Hangi birine yetişeceğimi şaşırdım kaldım. Neyseki Ahmedi Nejat ve Cem Yılmaz da benim cephede. Yalnız değilim! “Seviyordum Söyleyemedim” kafamızda soru işaretleri bırakıyor. Bülent Akyürek birini sevdi de söyleyemedi mi acaba? On binin üstünde kitap okumuş bir adam kimi sevebilir ki? Hadi sevdi diyelim. Sevdiğini söyleyemeyecek kadar korkak yada kibar olabilir mi? İyi bir okurda nezaket mi kalır? Biliyorsunuz, romantik insanlar kitap okuyabilir ama kitap okumuş insanlarda romantizm biter. Bilgi hayvanlaştırır, kabalaştırır. Platoniklerde reddedilme korkusu vardır. Buna “Pısırık aşk” diyorum. Oysa ben seversem Moğol olurum! Moğol olacağımı bildiğim için de sevmekten korkarım. Artı olarak evli bir adamım. Kalbimin bütün limanları alınmış, bütün tersanelerine girilmiş! 17 yaşından beri kitaplarınız basılıyor, kıvrak bir zekanız var, çok okunuyorsunuz ama hiçbir dergide ve gazetede yazamadınız, niçin? Ortada bir gerçek varsa onu en çıplak, en objektif haliyle yazıyorum. Türkiye’de böyle bir yazara göğüs gerecek gazete veya gazete patronu varsa neden olmasın! Son olarak; dünyaya yeniden gelseydiniz ne olmak isterdiniz? Dünyaya Ahmedi Necat’ın karısı olarak gelmek ve ona milyonlarca çocuk doğurmak isterdim! (Gerçek Hayat) www.ilknokta.com