İki gazetenin reklam savaşı kızışmaya bayladı

İki gazetenin reklam savaşı kızışmaya bayladı
Güncelleme:

Cumhuriyet’in “Tehlikenin farkında mısınız”, Radikal’in ise “Orijinal Demokrasi” kampanyası TV’lerde ‘sakıncalı’ bulunsa da, internette ‘sansürsüz’ haliyle tıklanma rekoru kırıyor. Reklamlar, seçime doğru adeta iki cephenin ‘reklam savaşı’ haline dönüştü.

22 Temmuz seçim kampanyası döneminde, iki gazete ‘tehlike’ ve ‘orijinal demokrasi’ kampanyasıyla karşı karşıya geldi. Tartışma yaratan ve ‘sakıncalı’ olduğu gerekçesiyle sansür edilen reklamların ikisinin de hedefinde ‘cumhuriyet mitingleri’ var. Cumhuriyet gazetesi, ‘cumhuriyet’ mitinglerini ateşlemeyi amaçlamış, Radikal ise bu mitingler üzerine ironik bir ‘demokrasi’ reklamı yapmaya karar vermiş. İki gazetenin ‘reklam savaşı’nı taraflar ve uzmanlar NTVMSNBC için değerlendirdi. İsmet Berkan: Cumhuriyet’in reklamında demokrasi çağrısı yok; karanlık çıkarsa ne olacağının cevabı da yok. İbrahim Yıldız: Radikal çok az sattığı için bize saldırıyor. Bizim tirajımız Cumhuriyet mitingleriyle 100 binlerin üzerine çıktı. Reklamcılar Derneği Başkanı Cem Topçuoğlu: İki reklam da çok yaratıcı ve başarılı. Ünsal Oskay: Cumhuriyet reklamı siyasal kampanya değil, tehdide dayalı, şok yaratma amacı güdüyor. Radikal’in reklamı ise küçümseme çabası içeriyor. Hakkı Devrim: Reklamların biri olumlu, biri olumsuz. Ali Saydam: İki reklam da başarısız. Haberin devamı İsmet Berkan (Radikal Genel Yayın Yönetmeni) REKLAMIMIZ HEDEFİNE ULAŞTI Ben Cumhuriyet Gazetesi’nin reklamlarında bir demokrasi çağrısı görmüyorum. Reklamda sandıktan karanlık çıkarsa ne olacağının bir cevabı yok. ‘Buna izin vermeyiz’ diyorlar. Onların tercih etmediği bir sonuç çıkarsa ne olacağının bir cevabı yok reklamda. Radikal’in ‘Orijinal demokrasi’ reklamıyla ilgili olarak genellikle övgü alıyoruz, eleştiri almıyoruz. Mesaj yerini buluyor. Biz bu reklamı bir hatırlatma için, demokrasinin ne olduğunu esprili bir dille hatırlatmak için yaptık. Reklamımız insanların da çok hoşuna gidiyor; hedefe ulaştığını görüyoruz. Cumhuriyet’in reklamlarıyla bizim reklamlarımızın kesişmesi tamamen tesadüf. Biz bu reklamı hazırlamaya ‘Cumhuriyet Mitingleri’nin hemen ertesinde karar verdik. Fakat ajansımızın çalışması biraz uzun sürdü. Büyük bir aceleyle, yapabileceğimiz en hızlı şekilde de gösterime soktuk. TÜRBANLI ÖĞRENCİ VE ‘BEDEL’ SÖZÜNÜ SANSÜR ETTİLER İronik bir durum var ortada. Bizim televizyonlarımız zamanında RTÜK’ten ve Sanayi Bakanlığı’ndan çok ceza yedikleri için olsa gerek, yoğurdu bile üfleyerek yiyorlar. Demokrasiden söz eden reklamımız bile sansür gördü. ‘youtube’da yayınlanan reklamımızın üzerine özellikle ‘sansürsüz’ olduğu yazıldı. Televizyonların temel korkusu YSK’nın ve RTÜK’ün bu konuda ceza kesmesi. Sansürsüz versiyonda örneğin, ‘demokrasiyi evde, okulda, işyerinde kullanabilirsiniz’ bölümünde, türbanlı bir genç kız üniversite anfisinde görülüyordu. Televizyonlarda gösterilende normal bir genç kız, normal bir yerde duruyor. ‘Hiç bir bedel ödemeden sahip olacaksınız’ cümlesinde geçen ‘bedel’ sözcüğünü de ‘ücret’le değiştirmemizi istediler. REKLAMLARI YAYINLAMAMAK TELEVİZYONLARIN TERCİHİ Cumhuriyet reklamı da bir yerden ceza görmüş değil. Dolayısıyla yayınlanmaması televizyonların tercihi. Bizim reklamlarımızı da 2-3 gün yayınlamadılar. Yayınlamayan televizyonlar arasında kendi grubumuzun televizyonları da var, sizin televizyonunuz da var, Star televizyonu da yayınlamadı. Birkaç gün boyunca avukatlarla pazarlığımız sürdü. Sonunda sansürlü versiyonunun yayınlatmaya muvaffak olduk. İbrahim Yıldız (Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni) CUMHURİYET MİTİNGLERİYLE HALKI ATEŞLEDİK “Tehlikenin farkında mısınız” diye yaptığımız reklamlar, Türkiye’de önemli bir ses getirdi. ‘Cumhuriyet Mitingleri’ öncesi yapılan bu reklamlar, bir anlamda halkı ateşledi. Cumhuriyetten, demokrasiden, laiklikten yana olanlar, meydanlara çıktılar, çok önemli mitingler yapıldı. Bunlarda Cumhuriyet Gazetesi’nin reklamlarının büyük payı var. “Tehlikenin farkında mısınız” sloganı yerleşti, herkes kullanmaya başladı. Bu reklamlarımızın yayınlanmasında zorluklarla karşılaştık. Bazı yayın organları para vermemize rağmen, ‘yayınlamayacağız’ dediler. Sonra reklamlar internet ortamında dolaşınca -Milliyet Gazetesi “180 bin kişi Cumhuriyet reklamlarını internet ortamında izledi” diye haberleştirmişti-, üç gün sonra Doğan Medya ve Star Televizyonu “Biz bunu yayınlarız” dedi, diğer televizyonlar “Biz de yayınlayabiliriz” dediler. REKLAMLARIMIZDA SUÇ UNSURU YOK Cumhuriyet reklamları kesinlikle sansüre uğruyor. Uzun mücadelelerden sonra yayınlatabiliyoruz. Kanaltürk ve ART gibi birkaç kanal reklamlarımızı yayınladı. Diğer televizyon yöneticileri sadece “RTÜK’ten baskı var” diye sakıncalarını ilettiler. Daha sonra Sanayi Bakanlığı Reklam Denetleme Kurulu’nda bu konu gündeme geldi. Oradan da reklamlarımızda suç unsuru bulunmadığına ilişkin bir karar çıktı. Son reklamlarımızda da sıkıntı yaşadık. Yine Kanaltürk ve ART dışındaki hiç bir televizyon kanalı, reklamlarımızı yayınlamıyor. Gerekçesi de yok. Kendilerine göre sakıncalı buluyorlar. Oysa biz reklamlarda ne diyoruz, “Ülkenin bağımsızlığı için, cumhuriyet için oy kullan” diyoruz. Yani toplumu, seçmeni sandığa çağırıyoruz; başka bir amacımız yok. Biz bütün baskılara rağmen yola devam edeceğiz. Bugünden itibaren reklamları izlemek isteyenler cumhuriyet.com.tr’ye girerek reklamları izleyebilirler. RADİKAL AZ SATTIĞI İÇİN, İSMET BERKAN BİZE SALDIRIYOR Cumhuriyet’in reklamları kesinlikle çok olumlu karşılanıyor, herkes internet sitesine nasıl ulaşırız diye telefon yağdırıyor. Radikal’le kıyaslamak istemiyorum; Radikal çok az satan bir gazete. Biz özellikle Cumhuriyet Mitingleri ile birlikte 100 binlerin üzerinde 130-135 bin satış rakamlarına ulaştık. Şimdi 86 binlerde satıyoruz. Üstelik arkamızda herhangi bir televizyon olmadan, her türlü sıkıntıya rağmen.. Radikal düşük satışından bir türlü kurtulamadığı için Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan -Cumhuriyet Gazetesi’nde Spor Servisi’nde çalışmış bir arkadaşımız- nedense kendi reklamlarıyla bizim reklamlarımızı kıyaslayarak bize saldırıya geçmiş durumda. Bu da tamamen gazetesinin satışının kötü gitmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Cem Topçuoğlu (Reklamcılar Derneği Başkanı) İKİ REKLAM DA YARATICI, KUTLARIM Cumhuriyet Gazetesi’nin bir duruşu var; dolayısıyla bu duruşu sergileyen radikal bir duruş gibi görünüyor ama, duruşu bu. Yaratıcılık açısından değerlendirildiğinde reklam bence çok başarılı. Mesajı, yaratıcılık açısından çok başarılı buldum. Radikal’inki de çok hoşuma gitti. Demokrasinin bu kadar güzel, bir ürünmüş gibi anlatılmasını çok beğendim. Bence çok zekice yapılmış bir reklam ve komedi ile de çok ciddi mesajlar veriyor. Her iki reklam da yaratıcı. Kutlarım, demokratik bir ülkede bu reklamların yayınlanıyor olabilmesi gerekir. Başbakanımız da şiir okudu diye hapse girmişti. Bütün bunlar reklamlara da yansıyor. Reklamcılar olarak temel çıkış noktamız fikir olduğu için bu bize de yansıyor. Demokratikleşme süreci içinde bunları atlatacağımızı düşünüyorum. Tepki vermemiz gerekiyor. Radikal’in reklamını toplumun genelini kapsayan, herşeyi barındırması açısından daha mesajı etkili veren bir iş olarak gördüm. Cumhuriyet’inki de bir markanın kendi duruşunu çok radikal sergilediği çok sert bir mesaj, ama sonuçta duruşunu herkese anlatıyor. Gerçek bir demokraside fikrin bu şekilde yasaklanmasına karşıyız. Prof. Ünsal Oskay (Marmara Üni. İletişim Fakültesi Dekanı) BU DA GEÇER YAHU! Cumhuriyet’in reklamı, onunla birlikte hareket eden, meydanlara büyük sayıda insanları toplayan hareketlerin siyasal bir programı olmaktan ziyade bir tehdit, gerçekliğinden çok daha abartılmış bir tehdit kullanılıyor. Bu siyasal bir kampanya değil, doğrudan doğruya tehdite dayanan bir korkutma, şok yaratma amacı güdüyor. Radikal’in yaptığına gelince... Radikal kendini seçkin sayan, yazarıyla, çizeriyle, okuyucusuyla toplumun bir kesiminin olaylara hafif yukarıdan bakarak, küçümseme çabasını yansıtıyor. Radikal bunun çok daha insani ifadesini, Bektaşilerin bir deyişiyle yapabilirdi: “Bu da geçer yahu!” İşin acı yanı kendini aydın sayanlar ve gerçekten de aydın niteliğini hak eden bir çok insanımız için Türkiye’nin 5-10 yıldan beri izlediği çizgi hakkında Bektaşilerin deyişinden başka söylenecek bir söz de kalmamış gibi... Hakkı Devrim: (Radikal Gazetesi Yazarı) CUMHURİYET ŞEAMET TELLALILIĞI YAPIYOR Reklamların birisi pozitif, birisi negatif; birisi olumlu, birisi olumsuz. Cumhuriyet şeamet tellallığı yapıyor. Biz kritik bir noktadayız diyemiyorum. Demokrasiye giden yolda müspete doğru ilerledik. Çok takıntımız, yıkamadığımız tabularımız var. Bir didişmedir devam ediyor ama maksadımız ileriye gitmek olduğu için, bana müspet tavır, menfi tavırdan daha doğru ve daha sevimli geliyor. Demokrasinin, elimizi uzatsak tutabileceğimiz bir meyve olarak görülmesi bana iyi geliyor. Bu yaşta olup bitene çok daha olumlu bakıyorum. Meslek duayeni olarak da şunu söyleyeyim: Tarihimize bakarsanız gazeteler şahıs malı gibi görünür. Bugün bana daha çok şahıs malı gibi görünüyor; eskiden daha az şahıs malıydı gazeteler. Sahibi ve çalışanıyla biz gazeteye, bizim dışımızda ve üstümüzde bir kurum olarak saygıyla bakardık. Gazeteler o saygıdan bir şeyler kaybetti gibi geliyor bana. Ali Saydam (İletişim Uzmanı) RADİKAL ‘RADİKAL’ DEĞİL Kİ, STATÜKOCU Reklam dili olarak baktığımızda Cumhuriyet’in reklamları iç karartıcı. Ümit vermeyici, korkutucu. İletişim açısından korku ancak vaatle, umutla yan yana geldiği zaman bir iletişim dili olabilir. İki reklamı da başarısız buluyorum. Gelelim Radikal’e... Radikal’e getirilen eleştiri, ‘radikal’ olmadığıydı. Bu sefer de ekstrem radikal bir reklam yapmış. Bir şeyin kendisi ile mesajı arasında uyum olması lazım. Radikal, reklam filminde anlatıldığı gibi radikal bir gazete değil ki... Son derece statükocu bir gazete. Belki kısmen ‘Radikal 2’ eki radikal olmanın sınırına yakın duruyor. İletişim dili olarak Radikal’in reklamı kişinin kendisini ‘Ben Brad Pitt gibiyim’ diye kendini ifade etmeye benziyor. Cumhuriyet böyle bir reklamı yayınlamak istiyorsa yayınlatmamak kimsenin haddi olmamalı. Ne demek, yayınlamıyorum. Böyle saçma şey olur mu? O zaman sansür uygulanıyor demektir. Cumhuriyet’in iletişim açısından hatalı olması, onun sansürlenmesini gerektirmez. YASEMİN ARPA NTV-MSNBC